Şahmaran Nedir ve Hikayesi
Şahmaran Efsanesi ve/veya Şahmaran Figürü Anadolu'da süregelen bir efsane ve farklı mitolojilerde geçen bir masaldır. Bu masalın bir çok verdiği alt mesajlar ve farklı versiyonları mevcuttur.
Şahmaran , Yılanların efendisi olan insan başlı dev bir yılanın adı olup, çeşitli sırlara vakıf bilge bir tanrıça olduğuna inanılmaktadır. Bu inanç çok eski yıllara kadar farklı medeniyet ve yazıtlarda gözükmektedir.
Şahmaran Nedir ve Hikayesi
Mezopotamya’da 3 arkadaş odun keserek geçimlerini sağlıyormuş. Bir gün yine üç kafadar ormanın derinliklerinde kuru odun arayışına girer. Tam odunu buldukları bir anda, gök gürler, kara bulutlar taşıdıkları buharı oluk şeklinde yağmur olarak ormana salar. Ağaçların arasında bir mağara kapısı gören 3 arkadaş, mağaraya sığınır. Yağmur, yağar da yağar. Gençlerden biri sinirlenir şiddetli bir pas savurur mağaranın tabanına. Ayağı bir kapağa takılır. Ve hazine buldum heyecanı ile kapağı kaldırmaya çalışır. Beceremez tek başına. Arkadaşlarına haber verir. Üç arkadaş bir olur kapağı kaldırır.
Berrak bir sıvı karşılarına çıkar. Tadına bakarlar balmış kuyudaki sıvı. Evlerine dönerler kap kacak ne varsa alır gelirler. Balı kaplara doldurup istif ederler mağaranın içine. Kuyu derinleşir ve bir arkadaşlarını kuyuya sarkıtırlar. Kova kova bal doldurup arkadaşlarına verir. Kuyu derinleşir bal biter. Genç arkadaşlarının kendisini yukarı çekmelerini beklediği bir anda, kuyunun başındaki iki arkadaş “balı bölüşmeyelim” düşüncesi ile kuyunun kapağını kapatır. Arkadaşlarının ihanetine uğrayan genç kuyunun dibinde çaresiz ölümü bekler. Bu esnada bir kıpırtı duyar ve bir ışık hüzmesi görür kuyunun kenarında. Elleriyle eşeler toprağı. Karşısına başka bir dünya çıkar, farklı bir boyutta bulur kendini. Etrafta; yılanlar, çiyanlar, akrepler,ejderhalar kol geziyor. Her taraf yeşillik, meyve ağaçları ile donanımlı. Bu güzel yeşilliğin ve doğa harikasının orta yerinde koca bir taht. Genç günün yorgunluğu, karşılaştığı manzaranın heybeti ile tahtın üzerine atar kendini dalar uykuya. Uyandığında kalkmak ister ama onu sarmalayan bir Şahmaran görür. İlk bakışta genç ve Şahmaran birbirlerine aşık olurlar."
“Masal bu ya! Genç aradan geçen zaman içinde ailesini, arkadaşlarını, doğduğu ortamı özlüyor. Şahmaran daha önce de ihanete uğramış. Gencin geri dönüş isteklerine olumlu bakmıyor. Genç günden güne üzüntüden zayıflıyor, Şahmaran sevdiği gencin bu durumuna dayanamıyor. Geri dönüş ve ihanet etmeme sözü alıp, gence yükte hafif pahada ağır bir heybe doldurup genci kuyunun başına bırakıyor. Genç mutludur, büyüdüğü topraklara, ailesine kavuşuyor. Bu arada ülkenin hükümdarı amansız bir hastalığa yakalanmıştır. Hekimler hükümdarın Şahmaran’ın etini yemesi durumunda iyileşeceğine kanaat getiriyor. Her tarafa haber salınıyor, her kim ki Şahmaran’ın yerini söyler ise istediği kadar altın ile ödüllendirilecektir. Şahmaran’ın sevgilisi genç yeteri kadar altını var zaten, duyuruyu önemsemez. Hükümdarın hastalığı gittikçe artar, durumu ağırlaşır. Son çare bir ferman çıkarılır, kim Şahmaran’ın yerini bulursa hükümdarın dünyalar güzeli kızı ile evlenecek aynı zamanda vezir olacak. Şahmaran’ın sevgilisi genç, hükümdarın kızını görür görmez aşık olur ve Şahmaran’ın bulunduğu kuyuyu gösterir. Şahmaran’ın sonu acı olur.Şahmaran’ın son sözü –insanoğlu çıkarı için her şeyi yapar” olur.
Hikayede asıl olan vurguyu ise şu cümlelerle anlatmak doğru olacak “İHANET ETMEYİ UNUTMAK, İHANET ETMEMEYİ ÖĞRETMEKTİR, ŞAHMARAN DÜNYASI”
Mezopotamya tılsımlarını taşıyan, ihaneti unutturan Şahmaran hikayesini böyle. Duvarlarına Şahmaran figürü asan kişiler ; O Şahmaran’a her baktıklarında ihanetin yaratacağı vicdan azabını, ihanet etmemenin vereceği huzuru yüreklerinde hissedeceklerdir.
Sevgiyle
Yorumlar
Yorum Gönder
Yazıya yorum yap :